İran sorununda Batı’nın sorumluluğu

Ocak 1979’da İran devrimi sırasında Tahran Üniversitesi’nde Musaddık’ın resmini taşıyan göstericiler (Abbas/Magnum Photos)

İran hükümetinin Mart 2013’te Argo filminin En İyi Film Oscar’ını kazanmasına verdiği tepki – bkz. aşağıda bir önceki yazım – İslam Cumhuriyeti’nin pek rağbet ettiği, İngiliz gazeteci James Buchan’ın “ağlamaklı uzlaşmazlık” diye adlandırdığı bir yaklaşıma çok uygundu.

Bu yaklaşım, özellikle Ahmedinecat zamanında, İran’ın uluslararası platformda menfaatlerini korumasına yardımcı olamadı. Yeni cumhurbaşkanı Hasan Ruhani göreve geleli beri, kendini bir önceki hükümetten, hem söylemde[1] hem icraatta[2], farklı gösterme kaygısından kaynaklanan bir üslup değişikliği görülüyor. Ancak, nükleer silahlar konusunda bir diyaloğun tekrar mümkün gözüktüğü şu günlerde, İran’da gerçek gücün, sonuçta Ayetullah Humeyni’nin favori öğrencisi (ve radikal pozisyonları en azından şu güne kadar değişmemiş olan) İslam Devrimi Rehberi Ayetullah Ali Hameney’in elinde olduğunu da unutmamakta fayda var.

İngilizlerle Amerikalıların İran “kin”inde ve radikalliğinde önemli oranda tarihi sorumlulukları olduğunu da unutmamak gerekir. 1953 darbesinin İran’ın Batı ile ilişkilerinde “olumsuz bir milat” olduğu genellikle kabul gören bir gerçektir. Bu darbe, sonradan Latin Amerika’da benzer ABD müdahalelerine de örnek oluşturacaktır.

Olayın temelinde petrol gelirleriyle ilgili bir anlaşmazlık vardı: İran, İngilizlerin kontrolündeki Anglo-Iranian Oil Company (AIOC)’nin gelirlerinin %16’sıyla yetinmek durumundaydı. Ancak bu çok güçlü şirket, hesaplarının teftişine izin vermediğinden, İran kendine düşen payı bile alıp almadığından emin olamıyordu. Gelirlerin eşit olarak bölüşülmesi doğrultusunda yapılan pazarlıklar sonuçsuz kalınca (ki 1950’den itibaren ARAMCO [Arabian American Oil Company] ile Suudi Arabistan eşit paylar üzerine anlaşabilmişlerdi) İran parlamentosu 1951’de petrolü millileştirdi. Millileştirme kampanyasının lideri Muhammed Musaddık başbakan seçildi ve anında milli kahraman oldu. Bunu iki sene süren bir kriz takip etti. Sonuçta, ABD’de Cumhuriyetçilerin iktidara gelmeleriyle (ki İngilizler için Cumhuriyetçileri “Musaddık’ın İran’ı Sovyetler’e teslim edeceği”ne ikna etmek Demokratlardan daha kolay oldu) Ağustos 1953 darbesine giden yol açılmış oldu. İstihbarat teşkilatları CIA ile MI6’nın ortaklaşa düzenledikleri darbe Musaddık’ın devrilmesi ve İran’ın Pehlevi otokrasisine teslim edilmesiyle sonuçlandı. 26 sene sonra da bu otokrasinin yerini bildiğimiz mollalar rejimi aldı.

ABD – İran ilişkilerini bugüne kadar olumsuz olarak etkilemeye devam eden bu darbe konusunda geçtiğimiz yıllarda çok sayıda çalışma yapıldı. İngiliz gazeteci Christopher de Bellaigue’in kısa bir süre önce yayınlanan Patriot of Persia: Muhammad Mossadegh and a Tragic Anglo-American Coup[3] adlı kitabı özellikle dikkatleri çekti. Yazar bu kitabında Avrupa’da eğitim görmüş bir anayasa hukukçusu olan Musaddık’ın aslında Ortadoğu’nun ilk gerçek liberal liderlerinden biri olduğunu ve komünizme kesinlikle karşı olduğunu yeni kaynaklara dayanarak kanıtlıyor. Musaddık, Batı ile dostluk ilişkileri içinde olmayı istiyor, ancak köle gibi bağımlılığa karşı çıkıyordu. Ne var ki sonuçta İngilizlerin İran’ı ve İran halkını hor görmeleri ve buna eklenen Amerikan paranoyası, zamanın liderlerini kör etmeye yetmiş.

Musaddık’ın İran’ıyla bir anlaşmaya varılmış olunsaydı ne olacaktı sorusuna çeşitli cevaplar getirilebilir. Ancak kesin olan, anlaşmazlığın bıraktığı miras: İran halkı için büyük bir trajedi, tüm bölge için de bugüne kadar devam edegelen bir istikrarsızlık.

İran’ın Suriye’de en önemli bölgesel güç olmaya devam ettiği, nükleer silahlar konusunda bir ilerlemenin de tekrar gündeme geldiği bugünlerde, yetkililerin geçmişten ders alabildiklerini ve en azından yeni trajedilere yol açmayacaklarını umalım!

1. Örneğin Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, 5 Eylül’deki bir Twitter mesajında, Yahudilerin Roş Aşana (Musevi takviminde yeni yıl) bayramını kutluyor, “Holokost’un varlığını inkar eden kişi [Ahmedinecat] artık gitti” diye yazıyordu
2. İranlı insan hakları miltanlarının serbest bırakılmaları; nükleer silahlar konusunda görüşmelerde başrolün Milli güvenlik konseyinden Dışişleri Bakanlığına transferi
3. Vatanperver bir İran’lı: Muhammed Musaddık ve Trajik bir İngiliz-Amerikan darbesi (bu kitap Türkçe’ye çevrilmedi)

 

EmailFacebookTwitterGoogle+LinkedIn