Neden bu blog?

203İstanbul’da doğup çok dilli bir ailede büyüdüm ve Sefarad Yahudi atalarımın İspanya‘dan İstanbul’a göçlerinden çok sonra, ben de önce New York’a sonra da Paris‘e olmak üzere iki kez göç ettim. Bu göçler sayesinde, hem “yabancı” (Amerikan, Fransız, “Batı”) kültürleri içeriden tanıma, hem de kendi kültürlerime dışarıdan bakma fırsatını buldum.

New York’ta geçirdiğim sekiz yıl boyunca, güçlü bağımsız basın organlarının varlığı ve bunların demokratik bir ülkede oynadıkları merkezi rol beni çok etkiledi. Columbia Üniversitesi’nde endüstri mühendisliği yüksek lisansıyla başlayan New York hayatım, bir demokraside halkın iyi bilgilenmesinin ve kaliteli bir gazeteciliğin önemini yakından gözlemleme fırsatı da oldu. Ne de olsa, Amerika Birleşik Devletleri başkanının 1974’te Watergate skandalı sonrasında istifası, iki genç Washington Post gazetecisinin azimli çalışmaları sonucunda gerçekleşmişti.

Paris’e yerleştikten sonra, 2009 yılında Fransa’da düzenlenen Türk Mevsimi kapsamında, Paris, Marseille ve Montpellier şehirlerinde birkaç yuvarlak masa, konferans ve kültürel etkinlikten oluşan bir “Yahudi ağırlıklı” programı iki Paris’li arkadaşla organize ettim. Bu girişimin Fransız dinleyici kitleleri nezdinde Türkiye, İsrail ve Avrupa Birliği arasındaki ortak çıkarların varlığını vurgulamak gibi bir öğretici amacı vardı.

“Paris – Ankara” başlıklı, Türkiye’nin Fransa algısına odaklı Fransızca bir yazım, Aralık 2012’de jeopolitika dergisi Outre-Terre’de yayınlandı. Yazı, özellikle son yıllarda iki ülke arasindaki ilişkilerin nasıl geliştiğini ve ilişkileri etkilemeye devam eden başlıca konuları ele alıyordu.

Bu girişimlerden kazandığım deneyimle birlikte ve dört kültürlü bir toplum gözlemcisi olarak, bu blogda düzenli bir şekilde Türkçe, İngilizce ve Fransızca yorum ve irdelemelerimi paylaşacağım. Bunlar, yazılı basınını düzenli olarak takip ettiğim Türkiye, İsrail, ABD ve Fransa’daki gelişmelerle ve bu ülkelerin “kendine has”lıklarıyla ile ilgili olacak. Çoğunlukla odaklanacağım konular, bu ülkelerin kendi Yahudi ve diger azınlıklarıyla ilişkileri ve bu ülkelerin kendi aralarındaki ikili ilişkileri olacak.

Alfandar, siz okuyucuların da yorumlarıyla, hem “öteki” kültürler hem de kendi kültürlerimiz hakkında en azından “daha az yanılma”mıza katkıda bulunmayı amaçlıyor. Blog, aşırı derecede taraflı veya olumsuz yayınları ortaya çıkararak daha dengeli perspektifler sunacak, bilimsel bir veriye dayanmayan aşırı genellemeleri ortaya çıkaracak, çoğu medyanın göz ardı etme eğiliminde olduğu “olumlu” haberleri duyuracak ve bu dört kültür arasında “en iyi uygulamaların” (best practices) paylaşımına katkıda bulunacak.

O halde yorumlarınızı yollayın, arkadaşlarınıza bu blogdan söz edin ve onbeş günde bir Alfandar’da buluşalım!

Michel Alfandari